2 Mayıs 2012 Çarşamba

İÇ SESİM DIŞ SES OLMAK İÇİN EVDEN KAÇTI!




Yıllardır iyi anlaşırdık kendisiyle. En iyi arkadaşım, sadık dostum, vicdanım, dert ortağım, herşeyimdi kısacası. Dünyaya kızdık, evrene küstük, herkese kendimizce bir paye biçtik. Kolay mı? 33 seneyi birlikte geçirdik. 

İlk yıllarda çok konuşmasak da, son yıllarımız hep birbirimizi dinleyerek geçti. Sanki ondan başka kimsem yoktu. O denli bağlıydım O'na… Mutluydum, arada sırada kavgalarımız olsa da, her ilişkide gerginlikler olur der, üstünde bile durmazdım. Sevdim kendisini hemde çok… 

Gün geldi, devran döndü. Haspam kendisine bensiz bir yol çizdi. Çizmiş daha doğrusu, ben sonradan öğrendim. Geçen gün söyledi. Geleceğine ilişkin bir plan yapmış, kariyermiş hedefi. İçindeki cevheri ben hiç farketmemişim! Büyük denizlerde boğulmak istiyormuş artık kendisi, derin sularda yüzmek, biriktirdikleriyle var olmak, büyük adam olmak. Öylesi onun için daha uygunmuş. 

Peki! diyebildim sadece… Terkedilmiş bir sevgili gibi bakakaldım. 

Hırçınlaşdım kendimce, ama nedense bu sefer hiç işe yaramadı. Saç telim bile etkilenmedi bu durumdan. Tuafdı… Uyuyamadım bir süre. Boşlukta kaldı gözlerim. Gitmeden daha çok özledim onu, ama söyleyemedim! 

Sevgili iç sesim, dış ses olmaya karar vermiş. O kadar sessiz oldu ki herşey, bu sessizlikte yaşayamazdım, gitmesine izin veremezdim. O benim iç sesimdi. En iyi arkadaşım, sadık dostum, vicdanım, dert ortağım, herşeyimdi kısacası ve beni bırakıp gidemezdi. Hem dış ses olmak onun neyine! Benimleyken yediği önünde yemediği arkasındaydı. 

Bir çözüm bulmalıydım, gitmesini engellemek için. Ve işe koyuldum. O eşyalarını toplarken sessizce, ben planlar yaptım. Herşey tastamam kafamdaydı, kusursuzca kurgulamıştım. Dün son gecemizdi birlikte. Sabaha yolcuydu. Planım sabaha karşı başlayacaktı. Yorgun düştüm, uyuyakaldım. 

Ben uykudayken iç sesim evden kaçtı… Bir mektup bırakmış geride;

Sevgili insan, 

Senden bir baltaya sap olmaz! Çünkü hala sap yiyerek, saman çıkartıyorsun. Takoz geldin, takoz gideceksin. Hep bir entrika peşindesin, arkadaşım özgürlüğümü ilan etmişken ben, sen kimsin?

Hani herşeyindim ben senin, ne oldu? 

Sen bana gitmek istediğini söylesen: "Yolun açık olsun dostum, ihtiyacın olunca bana, orada olurum, sen merak etme!" derdim. Ama anladım ki biz seninle hiç bir şey yaşamamışız aslında. Paylaştığımız herşey yalanmış, hatta onlar sadece seninmiş ve ben figüranmışım bu oyunda. Gidiyorum diyince, bencillikten tutuştu paçaların. Tabi kim dinleyecekti seni? Anlamsız davranışlarınla çevreye verdiğin rahatsızlığın acısını kimden çıkartacaktın? Kim sen depresyondayken çorba yapacaktı sana? Kim seni senden çok sevecekti? Sırf bunlar yok olmasın hayatından diye, bir dizi plan yaptın. Ama hiç bir şeyi değiştiremedin. 

Ben gidiyorum...

Sonsuza kadar sessizliği yaşaman dileğiyle… Bir gün bana ihtiyacın olursa, orada olmayacağım haberin olsun… Kusursuz planlarının içerisinde yok olacaksın sonunda! Ayrıca çok da aptalsın. Nasıl oldu da farkedemedin? Ben senin iç sesinim. Senden önce, seninle ilgili herşeyi bilirim. 

İçses'in (artık özgür)

Uyandım! Mektubu okudum. Hala şoktayım. Ben iç sesim olmadan şimdi ne yaparım? 

Hiç yorum yok: