13 Mart 2012 Salı

UZMANLIĞIMIZI NE BELİRLER?



Nereden başlamalı ki adı uzmanlık olsun anlattıklarımızın; çoğu konuda yetersiz bilgiye sahip olmaktan olsa gerek, tüm yüzeysel bilgilerimizin bileşkesine isim veriyor, adına da uzmanlık diyoruz. Bizde gelenektir oysa ki herşeyi iyi yapabilmek. Bu geleneği yaşamın ilk kuralı gibi benimsemişiz, sahiplenmişiz, nesilden nesile pek de güzel aktarmışız, asıl uzmanlık durumu burada başlıyor zaten.

Bu bizim, çeyizimiz, mal varlığımız, dünyamız. Hatta o kadar uzmanız ki her konuda; hepimiz yazar'ız, çizer'iz, entellektüel'iz, alim’iz, hekim'iz, iyi felsefe bilir, üstünede, iyi felsefe yaparız. Mangaldaki külden, yeni dünyalar yaratır, uzmanlığımızın yetmediği yerde, etrafa bakar, ilk gözümüze ilişene çamur atarız, genimizde var bizim uzmanlık. Yadsınamaz gerçeğimiz bu!

Analizlerimizde, uzmanlık yetimizden geliyor olsa gerek. Bu konuda da pek bir başarılıyız; ekonomiyi, borsayı, parayı, havayı, suyu analiz eder, bunlarıda paylaşmada hiç eksik kalmayız. Hatta danışmanlık hizmetine 24 saat açığız, gece gündüz demeden, yemeden, hatta içmeden hizmet vermekten, hiç çekinmeyiz.

Hepimizin en az 5 uzmanlık alanı vardır. Ekonominin gidişatını en iyi biz biliriz, ülke meselelerinde üstümüze yoktur, yatırım konusunda fikrimiz alınmadan yaprak kıpırdasa kızar, sinirleniriz. Uzmanlığın, bilimsel çıktılar vermek olduğu fikri terstir bizim anlayışımıza, çünki; zaten hepimiz farkettirmesekte uzmanızdır en az 5 konuda.

Bu kadar uzmanlıkla yaşadığımız şu kısacık hayatımızda, ilginçtir ki; gerçekten uzman olmak için en az 10 senesini bir konuya vermişede yoktur tahammülümüz, öyle çokta sevmeyiz bilen adamı, çok konuşanı, ne dediğini anlamadığımızın hiçbir değeri yoktur gözümüzde. Biz zaten uzmanızdır çevremizde, ne gerek vardır ki şimdi durduk yere gerginliğe.

Sosyal Medya’da uzmanlıkta böyle birşey sanırım bizim ülkemizde, bol takipçin varsa Facebook’da, paylaştıklarının içeriği senin olmasada beğeniliyorsa, +13’sen, retweet ediliyorsa yazdığın 5 twitten en az 3’ü Twitter’da, linkedinde yazabilirsin mesleğine ‘sosyal medya uzmanı’ diye.

Ben yazdım! havalı olsun istedim profilim! hem neyim eksik o kadar uzman arasında? Yıllarımı vermedim tamam kabülüm. Ama bende uzman olmak istiyorum!!! En az 5 konuda…

Eğer, ilkönce ekonomik koşulları değişiyor ve insanların bilincide sonrasında buna parallel olarak değişmeye uğruyorsa, açıktır ki belirli bir amacın temellerini, insanların kafalarında ve imgelerinde değil, ekonomik koşullarının gelişmesinde aramalıyız. Ekonomik koşulları görmezden gelip, onların gelişmesine dayanamayan bütün düşünceler yararsız ve kabül edilemez olurlar zamanla. Değişen ve dönüşen ekonomiler kitlelerin duyu ve alışkanlıklarında bu denli köklü değişiklikler yaratabiliyorsa, bu bilgiyi deneyimleyebilmeniz ve bu alışkanlığı edinebilmeniz bir uzmanlık gerektiriyorsa ‘sosyal medya uzmanı’ olma istediğinizi de biçimlendirmeniz gerekir ki, bu noktada sorarım hem kendime, hem sizlere; nasıl olunur bu sosyal medyanın uzmanı?

Cevabı bulursam kendime saklayacağım!

Peki bu sosyal medyadakiler kim?

Bu noktada da analizim(en az uzmanlığım kadar havalı); diyalektik yöntemlerle ilerle-me-yen ve daha iyi bir gelecek isteyenler! Birde işin felsefesine inebilsekte yöntem-yol sahibi olabilsek, o vakit değişimin ve dönüşümün ta kendisi olduğumuzun farkına varacağız. Ama kimse uzmanlık belgesini kaptırmak istemiyor, geleneklerimizde, genlerimizde müsade etmiyor buna, bu yüzden de hala analizlerimiz iç güveysinden hallice…

Tüm uzmanlar ve analistler benim hala sizden umudum var.

Yaşamayı ve sosyal medyayı çok seviyorum.

4 Mart 2012 Pazar

PLAZACA’NIN KELİME SAYISI KAÇTIR?



Yaşamımın bir kısmını plazada geçirdikten sonra, teskeremi aldığım gün, özgürlüğe yaklaşan adımlarımı sayarken, plazanın asansöründe, son düşündüğüm konu buydu, Çıkış kapısına giderken;

KAÇ KELİME VARDI BENİM LÜGATIM DA?

Son 2 senemin en fazla 500 kelime ile devam ettiğini farkettim. Bunu düşünmeme sebepse, vedalaşma sahneleri oldu. Farklı duyguları yaşasakda tüm iş arkadaşlarımla, aynı dialoğu ezberlemiş gibi, aynı kelimeler ile ifade etmek zorundaydık  hissettiklerimizi.

Giden olmamın verdiği heyacanla ben, 10 kelimelik cümle kalıplarımda sadece kelimelerin yerlerini değiştirerek 30 farklı alternatif oluşturabilmiştim.
YA KALANLAR?
Onlar da kendilerince 10 kelimeyi geçmeyen cümler ile karşılık vermişlerdi vedama.
YOK!
Bu, bizim duygularımızın, hissettiklerimizin, sevincimizin, burukluğumuzun kelimelerde yer bulmuş hali değildi. Bu tür sahnelerde, dialoglar en çok 10 kelimeden oluşuyordu PLAZALARDA, biliyordum! tecrübem vardı! daha önce de görmüştüm! ama genede şaşırmamı engelleyemedi tecrübe!

O kadar farklı duyguyu nasıl oldu da, 10 kelime ile anlatabildik hayret ettim! Asansörde yaşadığım paradoks buydu aslında. Biz hiç mi bir şey yaşamamıştık? O kadar zamanı, anılarımızı, alışkanlıklarımızı, hislerimizi günde en az birlikte geçirdiğimiz 10 saati, 10 kelime ile nasıl özetleyebilmiştik ve o kadar yaşanmışlık sadece 10 kelime mi ederdi?

İşsiz olmanın, sabah geç kalkmanın, kadın programlarını yıllar sonra tekrar seyretmenin heyecanı geçince, dünya ile iletişme çabama geri döndüm ve tekrar farkettim ki; ben son 2 senedir en fazla 500 kelime ile devam ediyorum yaşamıma! Türkçe’deki, ihtiyacimi karşılayan kelimeleri seçmiş, yeni bir dil oluşturmuştum. Ya da ben artık PLAZACA konuşabiliyordum sadece!
Şanslı görmelimiydim kendi mi? Bilemiyorum!
Sosyal dünyanın geneli kullanmasada bu dili, karnımın acıktığını, uykumun geldiğini, sigara almak istediğimi anlatabildim ve anlayabildi 3. şahıslar…  Bu tür dertlerimi, dilini hiç bilmediğim Afrika’nın yerlilerine de anlatabilirdim oysaki.

Peki okuduğum o kadar kitap, kullanmaya fırsat bulamasamda anlamını bildiğim o kadar kelime nereye gitmişti. Uykumda hırsız mi girmişti kelime hazineme?
SANMIYORUM!
Sonrasında anladım ki, anlamını bildiğim tüm kelimeler bana küsmüştü! Ve hırçın bir çocuk gibi saklanıyorlardı, beynimin kıvrımlarında. Dilime dolaşmamak için kaçışıyorlardı… Onların hepsini yakalayacağım!
SÖZ VERİYORUM KENDİME!
Sonuç mu; aynı dili konuştuğunuz insanlar yoksa yaşamınızda, anlamını bildiğiniz bütün kelimeler zaman aşımından düşer hayatınızdan. Kelimeler ile şiddetli geçimsizlikten boşanırsınız tek celsede. Dilinizi unutursanız, medeniyette, kültürde, ahlakta sizi unutur. Gelişmeyide, ilerlemeyide ancak Amerikan filmlerinde seyreder, gıpta edersiniz.
KENDİ DİLİNİZE DEĞER VERİN! NACİZANE TAVSİYEM DE BUDUR…

GÜLÜMSEMEYİ HİÇ UNUTMAYIN!

TÜRKİYE ASGARİ BOYUTLARDA KARIN TOKLUĞUNUN BEDELİ; BARINACAK BİR ÇATI+ACİL İHTİYAÇLAR.

GÜLÜMSEMEKSE  KENDİNE YAPTIĞIN EN GÜZEL YATIRIM, EDERİ MAKSİMUM…